Ömrünün büyük bölümü sürgünde; sürgünden döndükten sonrası ise Sovyet despotizmi altında geçen Peter Kropotkin’in aşağıdaki savunması, 1882 yılında bir suikast nedeniyle tutuklandığı mahkemede yaptığı konuşmadan alıntıdır.
Kropotkin’in düşünceleri ve hayatı elbetteki çok uzun bir yazıyı hak ediyor. Ancak aşağıdaki konuşma bile; 8 Şubat 1921′de öldüğünde
cenazesinde beş kilometrelik korteji oraya nasıl toplayabildiğinin ve
bunun Sovyetlere karşı nasıl bir kitlesel gösteri haline gelebildiğinin
kanıtı gibidir.
İşte, o savunma;
Anarşi nedir, anarşistler kimlerdir, bunu açıklayacağız:
Beyler, anarşistler düşünce Özgürlüğünün her yerde vaaz
edildiği bir yüzyılda, sınırsız özgürlüğü salık vermenin görevleri
olduğuna inanan yurttaşlardır.
Biz özgürlük istiyoruz, yani tüm insanlar için, doğal
imkânsızlıklardan ve saygı duyulması gereken komşularının
İhtiyaçlarından başka sınır olmaksızın, hoşuna giden her şeyi yapma; tüm
ihtiyaçlarını tam olarak karşılama hakkını ve imkânını talep ediyoruz.
Biz özgürlük istiyoruz ve özgürlüğün varlığının, kökeni
ve biçimi ne olursa olsun, ister seçilmiş olsun ister dayatılmış, ister
monarşist olsun ister cumhuriyetçi hiçbir iktidarın varlığıyla
bağdaşmadığına inanıyoruz. (…)
Başka deyişle, anarşistlerin gözünde kötülük, yönetimin herhangi
bir biçiminde değildir. Kötülük, yönetim fikrinin kendisindedir, otorite
ilkesinin kendisîndedir.
Tek kelimeyle, insan ilişkilerinde sürekli olarak gözden
geçirilebilir ve feshe dile bilir özgürsözleşmenin idari ve yasal
vesayetin, dayatılan disiplinin yerine geçmesi; bizim idealimiz budur.
Dolayısıyla anarşistler halka tıpkı Tanrı’dan vazgeçmeyi öğrenmeye başlaması gibi, yönetimden vazgeçmeyi öğretmeyi isterler.
Halk, mülk sahiplerinden vazgeçmeyi de öğrenecektir. Gerçekten de
zorbaların en kötüsü sizi hapse tıkan değil, sizi aç bırakandır. (…)
Eşitlik olmadan Özgürlük olamaz! Sermayenin, her gün biraz daha
yoksullaştıran bir azınlığın elinde tekelleştiği ve herkesin parasıyla
Ödenen kamu eğitimi de dahil hiçbir şeyin eşit olarak dağılmadığı bir
toplumda özgürlük yoktur!
toplumda özgürlük yoktur!
Bizler, geçmiş kuşakların işbirliğinin ürünü olduğundan
insanlığın ortak mirası olan sermayenin (…) herkesin kullanımında olması
gerektiğine inanıyoruz. (…)
Tek kelimeyle, eşitlik istiyoruz: Fiili eşitlik; herkesten yeteneğine
göre, herkese ihtiyacına göre Özgürlüğün gerekçesi olarak, daha
doğrusu temel koşulu olarak işte bizim samimi olarak istediğimiz şey
budur!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder